Fas

22/04/24

28 Ağustos - 9 Eylül Tangier

Bu sezon kışlama yerimiz Tangier olacak. Amaç hem Kanaryalar'a giderken covid nedeni ile kapı duvar kapalı olan Fas'ı gezmek, hem de tekneyi AB dışına çıkarmak. Bir taşla iki kuş yani. Bu mevsim orkalar genellikle kuzey İspanya kıyılarında faaller, ama yine de bir tedirginlik yok değil. O nedenle önce kendimizi Cebelitarık'tan direkt karşı kıyıya atıyoruz ki sonra Afrika kıyısında sığ sulardan ilerleyebilelim. Malum orkalar için bugüne dair edinilen en önemli tecrübe  20 metre sınırı. Olaysız bir şekilde ulaşıyoruz Tangier Marina'ya. Cem, Nisan'a kadar rezervasyonumuz yaptırmıştı zaten. Resepsiyon pontonuna bağlandıktan sonra Cem evrakları alıp gidiyor. Sorunsuz halloluyor her şey. Görevliler tekneye girip şöyle bir kolaçan ediyorlar içeriyi. Bütün bu operasyon sona erdikten sonra marinanın bize verdiği yere bağlanıyoruz. Yanımızda ticari, motorlu bir tekne var. Düzgün bir kaptanı var ama günde iki üç posta müşteri alıyor, yani sürekli gir-çık. Teknede olsak sorun değil, idare edilir kısa bir süre için. Ama tekneyi kış için burada bırakacağımızdan çok hoşumuza gitmiyor  bu durum. Marina ofis ile görüşüyoruz, bizi hemen karşıya daha uygun bir yere alıyorlar. Böylesi daha iyi. Bu arada ticari teknenin kaptanı kış boyunca bir kaç kere bize Nymphe'nin fotosunun yolluyor her şey yolunda diye:) 

Tangier Marina şehrin hemen önünde. Hem kumsala, hem eski tarihi şehre yürüme mesafesinde, düzgün ve temiz bir marina. Marina ve etrafı tatil ve bayramlarda halkın da yoğunlukla ziyaret ettiği, yürüyüş yaptığı bir bölge. Belki de bu nedenle yüksek bir güvenlik var. Pontonlara giden kapılar zaten kilitli, ama başka marinalarda görmediğimiz kadar güvenlik görevlisi dolanıyor ilave olarak etrafında. 

Tangier'in, muhtemelen Avrupa ile bu kadar yakınlık sebebi ile olsa gerek, daha avrupai bir görünümü var ülkede gördüğümüz diğer şehirler ile kıyaslandığında. Uzun bir kumsal, sahil boyunca güzel bir kordon boyu, yolun altında uzanan kapalı bir otopark alanı, restoranlar, cafeler. Şehrin güzel bir de medinası var. Medinanın her bölümü için temiz denemez tabii ama daracık sokaklar, rengarenk dükkanlar ile fantastik bir bölge. Bu medinayı gezecek olan varsa tek tavsiyemiz;  bizim gibi hazır gelmişken her şeyi görelim hevesi ile medina pazarına bodoslama dalmayın olabilir ancak:)  Hayır sebze-meyve bölümünde gayet keyifle ilerlerken et-balık pazarına geçiş ile beraber biraz midenizin altüst olma durumu var. Yani bir tek ben böyle hissetsem, benim nane mollallığım diyeceğim, ama Cem'de de durum aynı:) Neyse ki  marinaya yakın bir alışveriş merkezinde her türlü ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz bir süpermarket var, yani bu pazara bir daha girmesek de olur. 

Bu arada bu bizim tekne ile resmen ilk defa  Avrupa dışına çıkışımız. Sonuçta, Kanaryalar, Madeira ve Azorlar her ne kadar uzak diyarlar olsa da Avrupa toprağı ve bazı farklılıklar ile Avrupa kültürü. Tabii en önemli keşifler yemekte yapılıyor önce. Bol baharat kullanmayı seviyor Faslılar. Rüzgar şehirden estiğinde marinayı da baharat kokuları sarıyor zaten. Yalnız bizim alıştığımız baharatlardan biraz daha kokulu ve renkli şeyler.  En meşhur yemekleri tajine ve kuskus . Tajine huni şeklinde kapakları olan güveç kaplarında pişen genellikle etli yemekler. Bir kaç yerel denemeden sonra bize biraz ağır ve baharatlı geliyor yemekler. Neyse ki şehir de Çin restoranından hamburgerciye kadar bir çok alternatif mevcut. Ama bizim favorimiz bir Suriye restoranı oluyor. Ufacık derme çatma bir aile restoranı ama masa bulunmuyor, gecikirseniz yemek kalmıyor. Sonra neredeyse tüm müşterilerin bizim gibi yabancı olduğunu gözlemliyoruz. Yemek işi böyle, içki kısmı ise sıkıntılı. İçki tüketebileceğiniz sosyal mekan son derece sınırlı. Marketlerde de içki reyonunda alkolsüz biralar, şampanyalar var yalnızca. Bazı büyük marketlerde kapalı ayrı bir yerde alkollü içki satışı yapıldığını okuduk ama açıkçası hiç sormadık. Uzunca bir süre buralarda olmaya niyetiniz varsa hazırlıklı gelmek lazım yani:)

Uzun süre Fransız sömürgesi olan Fas'ta insanlar Arapça, Berberice ve Fransızca konuşuyorlar. İngilizce anlaşmak biraz sıkıntılı ama her zamanki gibi derdinizi anlatmanın bir yolunu buluyorsunuz. Tangier'de bir iki yerde tinerci/dilenci profiline rastlasak da genel olarak turist olarak rahat dolaşabiliyorsunuz. Tabii plajda mayosu/bikinisi ile güneşlenen bir kadın görmek mümkün değil, ama şehrin ekonomik ve sosyal ortamında kadınların  aktif rol aldıklarını görebiliyorsunuz.

Bizim ilgimizi çeken bir diğer konu da trafik oluyor bu şehirde. Koca şehirde (bolca da araba mevcut) bir hadi bilemediniz iki trafik ışığı görüyoruz. Burada adet, siz yola adım atar atmaz araçların size yol vermesi. Halk alışık tabii, sağına soluna bakmadan atıyor kendini yola. Biz İstanbullular tedirginiz:) Hep bir tereddütle atılıyor adımlar acaba duracak mı, çok hızlı geliyor durmaz, çarpar bu yaa... Ama inanın hepsi zınk diye durup yol veriyorlar size. Yine de motorsikletlilere  dikkat etmekte biraz fayda oluyor tabii!

Tangier'in hoşumuza giden bir tarafı da hava limanından Sabiha Gökçen'e direk uçuş olması. Bizim için bulunmaz nimet.  Marina seçerken alternatiflerimiz varsa Türkiye'den ulaşım kolaylığı seçimde önemli etken. 

Kışlama öncesi son temizlikler, toparlanmaları bitirip tekneyi deli bağlar gibi bağlıyoruz. Sonra komşularımıza kartlarımızı bırakıp dönüşe geçiyoruz.  

 

5 Aralık - 16 Aralık Kış ziyareti

5-9 Marakesh

Amaç hem tekneyi bir kontrol etmek, hem de Fas'ın görmediğimiz yerlerini biraz gezmek.  Sıkışmamak için tüm programı bahara bırakmak istemiyoruz.  Bu sefer direkt Marakeş'e uçuyoruz. Marakeş Fas'ın en eski ve otantik şehirlerinden birisi. Burada konaklama imkanlarından birisi ve en önerileni "Riad" denilen eski tip geleneksel avlulu evlerden minik otellere dönüştürülmüş yerler. Biz de medinanın içinde bir riada yer ayırtıyoruz gelmeden. Tatlı bir yer. Avlu olayı çöl sıcağında elzem bir şey. Daracık sokaklar ve avlulu evler karşı kıyıda Sevilla'da da dikkatimizi çekmişti. Kavurucu sıcaklardan bir nebze korunmak adına çok iyi çözümler. Hoş bu mevsimde burada hava ılık, bunaltıcı değil, ama Temmuz'da Sevilla'da anlamıştık ne kadar işe yaradığını. 

Marakeş galiba Fas içinde en beğendiğimiz yer. Bahia ve El Badi sarayları, ünlü medreseleri, Yves Saint Laurent ve Berberi müzesi ve özellikle bu müzelerin bulunduğu bahçe Jardin Majorelle...Ama bizi en çok cezbeden yer medina oluyor. Hani o turizm kataloglarındaki Fas tanıtım fotolarının tamamı sanki burada çekilmiş gibi. Yalnızca satış yapılmıyor medinada, zanaatkarların üretim yaptığı avlulu çarşılar da var. Bakırcılar, dericiler, seramik işi yapanlar, halı-kilimciler...Labirent gibi bir yer buranın medinası, dolaştıkça dolaşası geliyor insanın. Bir de medinanın kalbi olan  Jemaa el Fnaa meydanı var tabi.  Büyükçe bir meydan, bir tarafına arabalı taze meyve suyu satıcıları sıralanmış. Meydanda ise tam bir şenlik havası. Geleneksel kıyafetlerle müzik yapıp dans edenler, yılan oynatanlar,  maymunlarla, papağanlarla fotoğraf çektirenler, akrobatik gösteriler yapanlar, hatta seyyar takma diş satıcısı...Film sahnesi gibi ortam:) Meydana bakan bir kafenin terasına kurulup kahvelerimizi içerken hem gün batımını, hem de bu şenliği izlemek çok hoşumuza gidiyor. 

Keyifli geçen Marakeş gezisinden sonra hedefimiz tren ile Casablanca'ya geçmek.

 

9-11 Casablanca

Tren yolculuğu çok rahat geçiyor. Trenler şaşırtıcı derecede konforlu ve şehirlerdeki tren garları da son derece düzgün ve bakımlı. Casablanca'da şehrin merkezinde bir otelde yer ayırtmıştık. İlk gün eşyaları otele atıp küçük bir şehir turuna çıkıyoruz.  Daha ilk etapta buraya gereğinden fazla mı vakit ayırdık acaba diye düşünmeye başlıyoruz. Açıkçası kocaman bir şehir, enteresan bir tarafı yok bizim için, hayal kırıklığı oluyor biraz. Casablanca deyince hepimizin aklında o meşhur filmin izleri geliyor herhalde,  ama oraya gittiğimizde filmin tamamının stüdyoda çekildiğini okuyoruz:)  Şehrin en önemli turistik noktası  Afrika'nın 2., dünyanında ise 14. büyük faaliyet halindeki camisi olarak bilinen Hasan II Cami. 210 metrelik minaresi ise dünyada ikinci büyük minare olarak geçiyor. Hakikaten heybetli bir yapı. İçeri girerken birer naylon poşet veriyorlar, ayakkabılarımızı onların içine koyup dolaşıyoruz camiyi. Caminin enteresan tarafı açılır kapanır bir çatısının olması. Yani güneş ya da yıldızlar altında ibadet etmek mümkün caminin içinde.  Bu teknolojiden de anlaşılacağı üzere son derece yeni bir cami. Yapımı 1993 yılında tamamlanmış. Kütlesinden etkilenmemek mümkün değil ama hikayesi işlemiyor insana. Casablanca'da kalan günlerimiz biraz şehri turlamak, daha çok da otelde dinlenerek geçiyor. Sokakta seyyar salyangoz satıcıları dışında çok da farklı bir şey  çarpmıyor gözümüze.  

11-16 Tangier 

Yine güzel bir tren yolculuğu ile Tangier'e ulaşıyoruz. Nymphe genel olarak iyi durumda, mutluyuz. İçeride her şey bıraktığımız gibi, dışarısı ise bir parça tozlanmış haliyle, sonuçta çöl topraklarındayız. Az kalacağımızdan çok yaşam moduna geçirmiyoruz tekneyi, sonra toparlaması zor olmasın. Nasıl olsa Nisan'da kavuşacağız tekrar.

 

5 Nisan 2024 - 22 Nisan Tangier

5 Nisan sabaha karşı iniyoruz Tangier'e. Daha önce de bahsettiğimiz üzere Sabiha Gökçen'den buraya direkt uçuş var. Saati biraz abuk ama bizim için değiyor doğrusu. Tekneye atar atmaz kendimizi dinleniriz nasıl olsa! Her şey yolunda görünüyor teknede. Dış kısım kumlanma kıvamında tozlanmış o kadar. Ben getirdiğimiz eşyaları ve içeriyi organize ederken Cem girişiyor fırça ile dışarıya. Ama inatçı çıkıyor teknenin dışına yapışan o kumlar, Cem'i baya uğraştırıyorlar. 

Ramazan ayının son günlerindeyiz. Dönüş biletini alırken de farkındaydık zaten ama ramazanın şehrin sosyal yaşantısına bu kadar etkili olabileceğini hiç düşünmemiştik. Şehirde, iftar saatine kadar neredeyse tüm yeme içme mekanları kapalı. Dükkanlar da biraz keyiflerine göre. Neyse ki market normal saatlerinde çalışıyor. Bizim de işimize geliyor bu durum açıkçası. Yeme içime olayını tekneye gelmeden abartmıştık biraz, tekrar sağlıklı bir beslenme düzenine geçmemize vesile oluyor.

Hava şahane bu arada. Gündüzleri rahat çalışılabiliyor, geceleri hala serince. Cem bir gün gözüne havuzluğun tiklerini kestiriyor, bozarmışlar resmen diye dalıyor zımparaya. Neredeyse tüm gün uğraşıyor ama hakikaten çok fark ediyor görüntü. Tikler zımparalanıp yağlanınca metallerin tozlu görüntüsü de beni rahatsız ediyor. Ben de metal temizleme, parlatma işine girişiyorum. Tabii tüm bu estetik işlerin yanında motor bakımı, iplerin ve yelkenlerin kontrolü gibi elzem işleri de es geçmiyoruz:) 

Sonunda ramazan bitiyor, bayram günü gelip çatıyor. Biz de bayramlıklarımızı giyip (iş kıyafeterini çıkartıp, temiz kıyafete geçiş:)) şehri turlamaya çıkıyoruz. Çocukluğumuzdan beri böyle bir bayram ortamına şahit olmamış olabiliriz. Herkes sokaklarda ve herkes çok şık. Yalnızca çocuklar değil, büyükler de giymişler bayramlıklarını. Normalde jean, t-shirt  takılan genç erkeklerin bir kısmı geleneksel giysilerle dolaşıyor. Rengarenk etraf. Ailesini, eşini, dostunu kapan gezmeye çıkmış. İşin ilginci bayramın üç günü boyunca böyle devam ediyor. Çok hoşumuza gidiyor bu durum. Bayram gibi bayram işte:) 

11 Nisan Chefchaouen

Bayramın ikinci günü Tangier'e yaklaşık 110 km uzaklığındaki Chefchauen şehrine  gidiyoruz gezmeye. Şehirdeki binaların mavili-beyazlı olması nedeniyle " Blue City" ya da "Blue Pearl of Morocco" da diyorlar buraya. Neden mavi sorusunun çeşitli cevapları var; mavi hem gök yüzünün hem denizin rengi, kutsallık içeriyor ya da mavi çünkü sivrisinekleri uzaklaştırıyor. Aklımıza en yatanı ise tüm şehri çok da uzak olmayan bir tarihte mavi konseptine oturtup önemli turistik bir nokta olarak pazarlıyorlar. Şehir bir dağın yamacına kurulmuş, daracık güzel taş sokakları var. İspanyolların  Granada'yı ele geçirmesinden sonra oradan kaçan yahudi ve müslüman göçmenlerin etkisi ile şehrin nüfusunun büyüdüğü ve bu nedenle şehirde Endülüs etkilerinin görüldüğünü öğreniyoruz. Bayram nedeni ile kalabalıkça, bolca yerli ve yabancı turist var. Bazı dükkanlar henüz açılmamış. Gönlümüze göre oturacak bir yer bulamayınca meydandaki bir dükkandan kağıt bardakta kahvemizi alıp çöküyoruz sokak köşesinde bir yere. Gelene geçene bakarak nefesleniyoruz. Cem'le sevdiğimiz bir aktivite:)

Buraya gelirken de dönerken de asıl ilgimizi çeken şey ise yol boyunca gördüğümüz manzara oluyor. Yemyeşil ovalar, tarlalar, meyve bahçeleri. Afrika'da, çöl ülkesinde değil gibiyiz. Kışın geldiğimizde de özellikle Marakeş ve Casablanca'dan Tangier'e gelirken trenle kuzeye tırmandıkça iklimin ve bitki örtüsünün nasıl değiştiğini görüp şaşırmıştık. Ama bu mevsimde iyice coşmuş kuzeyin yeşilliği, abartmıyorum yemyeşil bir Avrupa ülkesi ya da ovası bol bir Karadeniz desem abartı olmaz. Aslında markette sebze reyonunun zenginliği de şaşırtmıştı bizi, ama belki bir kısmı karşı kıyıdan geliyor olabilir diye düşünmüştük. Ama yok,  muhtemelen çoğu burada yetişen şeyler. 

14-17 Nisan Fes

Fes de Marakeş gibi buranın en eski şehirlerinden. Aslında Chefchauen dönüşü ikimiz de şifayı fena kaptık, ama hazır buradayken pas geçmek istemeyeceğimiz bir şehir Fes. En kötüsünden biraz dolaşır sonra otelde dinleniriz diyoruz. Çünkü teknede şu dönemde dinlenmek mümkün değil ikimiz için de. Yani aslında tabii ki mümkün, ama yaz dönemi öncesi yapılacak küçüklü büyüklü bir sürü iş geliyor insanın aklına, tam aklınızdaki şeyi halledip oturuyorsunuz başka bir şey çarpıyor gözünüze ve sonuç olarak sürekli bir işle uğraşırken buluyoruz kendimizi. Önce yine eski şehirde bir riada yerimizi ayırtıp tren biletlerini alıyoruz. Tren yolculuğu aktarmalı bu sefer ama yine çok memnun kalıyoruz.

Şehrin Fes el Bali denilen medinasını, meşhur eski şehir kapısını ve bir kaç görülmesi önerilen tarihi binayı dolaşıyoruz. Bu sefer eski şehrin surları dışına pek çıkasımız yok. Hem artık hava artık sıcağa baya dönmüş durumda, hem de biz uzun yürüyüşler için biraz halsiziz.  Kısa turlar sonrası otelin avlusunda dinlenmek işimize geliyor. Bir de açık söylemek gerekirse Marakeş kadar etkili gelmiyor burası bize.  Neyse görmesek içimizde kalırdı. Şimdi artık Tangier'e dönüp çıkış için hava kollama zamanı.

22 Nisan Çıkış

Geolocation

34.066230511789, -4.9779629176451

 

Add new comment
The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

  • No HTML tags allowed.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
  • Lines and paragraphs break automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.