Sabah denizi ve kahvesinden sonra düşüyoruz yollara. Bu sefer adanın kuzey batısındaki birkaç tarihi kasabayı gezmek niyetimiz. İlk hedef Valldemossa kasabası. Adanın kuzeybatısı boyunca uzanan Serra de Tramuntana dağlarının arasında, vadilere gire çıka ilerliyor yol. Kasaba girişindeki otoparka park edip yürümeye başlıyoruz. Kasaba sırtını dağlara dayamış vadiye doğru uzanıyor. Meydanı, güzel evleri, kilisesi…hepsi çok şirin.
Ama kasaba asıl ününü Chopin’den alıyor! 1830’larda ünlü besteci sağlık sorunları nedeniyle bir süre bu kasabadaki manastırda inzivaya çekiliyor. O zaman ki sevgilisi Fransız yazar George Sand ile beraber. Ama umduğunun aksine kışın buranın nemli ve soğuk havası pek iyi gelmiyor ünlü besteciye. Üstüne üstlük evli olmadan beraber yaşamaları, manastırda kalmalarına rağmen kilise ayinlerine katılmıyor oluşları, George Sand’in pantolonla etrafta dolaşması gibi nedenlerden dolayı köylüler tarafından biraz düşmanca karşılanıyorlar. Zaten daha sonra George Sand yazdığı Winter in Mallorca romanında buranın köylülerinden çok da hoş bahsetmiyor.
Neyse o zamanlarda köylülerce pek hoş karşılanmayan bu ünlü çiftin ekmeğini yiyor diyebiliriz şu anda kasaba; Chopin’in inzivaya çekildiği oda, piyanosu, Chopin müzik resitalleri…zaten tatlı olan kasabayı ekstra bir cazibe merkezi yapmış. Meydanda bir pastanede kahvaltı işini hallettikten sonra biraz daha kuzeydeki Deia ‘ya doğru yola düşüyoruz.
Yol artık tamamen dağların içinden ilerliyor. Deia biraz daha geniş bir alana yayılmış. Derli toplu bir kasabadan çok, araziler içindeki evlerden oluşuyor sanki. Burası da ayrı güzel geliyor bize. Sonraki durak Soller. Soller’de de kasaba meydanında bir otoparka park ettikten sonra şöyle bir kasabayı turluyoruz. Artık siesta saati, etraf sakinleşti, hava sıcak. Buralara ilişkin okuduğumuz bazı yazılarda özellikle yoğun sezonda popüler noktaları siesta saatinde gezmek tavsiye ediliyordu. Bizim için de hem daha keyifli, hem de Covid nedeniyle daha güvenli. Hoş İtalya’daki rahatlıktan sonra İspanya bizi şaşırttı açıkçası. Burada sokakta da maske zorunlu ve herkes epey özenli kurallar konusunda. Biz de gayet memnunuz bu hassasiyet seviyesinden.
Soller turu bitince denize, Port de Soller’e iniyoruz. Göl gibi korunaklı güzel bir koyun etrafında konumlanmış oteller, dükkanlar, kordon boyunca restoranlar, plaj… çok sayıda küçük tekne, bot var limanda. Güzel bir balık lokantasında akşam yemeğini yedikten sonra dönüş başlıyor. Yalnız saatten dolayı değil, tekneyi alargada bırakınca aklınız biraz orada kalıyor ister istemez, e yorulduk da biraz, dönmek istiyoruz.
Akşam üzeri Colonia de Sant Jordi’ye ulaşıyoruz. İlk iş tekne ve bot kontrolü, ohh asayiş berkemal:)))Marketten ufak bir alışveriş yapıp dönüyoruz teknemize.
Biraz önyargılı geldiğimiz Mallorca adasından gayet mutlu ayrılıyor olacağız. Burası plajlardan, gece hayatından, lüks yaşam tarzından çok daha fazlasını barındırıyormuş içinde. İyi ki araba kiralayıp kara turlarını yapmışız diyoruz Cem’le.
Geolocation
39.709906, 2.622711
 
Add new comment