Sabah makul bir saatte kalkıp kahve, deniz ve kavaltı keyiflerimizi yapıyoruz. Saat dokuza kadar nispeten boş olan plaj bir anda hareketleniyor. Özellikle paraşüt çeken botun oluşturduğu dalgalar sevimsiz.
Saat onbir gibi neredeyse tüm tekneler yarış startı verilmiş gibi demir alıp yola düşüyorlar. Her gün tekrarlanan bir senaryo bu. Herkes benzer bir program izliyor. Bizim neyimiz eksik deyip yarım gibi yola çıkıyoruz. Başlarda rüzgar zayıf. Bir iki saat motorla yol alıyoruz. İstikarlı bir rüzgar gelince anayelkeni açıp motoru susturuyoruz. Rüzgar 120 derece geniş apazdan geliyor. Aslında cenova da çalışır ama acelemiz yok ve keyfimiz yerinde. 6 knot ortalama hızla Preveze'nin girişine kadar geliyoruz.
Marina girişinden mazotumuzu tamamlayıp gösterilen yere yanaşıyoruz.
Ben marinalara yanaşırken biraz geriliyorum. Yıllardır Nymphe pek marina görmedi. Yanaştığım yerler, belediye iskeleleri, rıhtımlar, restoran iskeleleri... Hep önünde geniş manevra alanı olan yeler. Marinalar ise dar alandan azami yanaşma yeri çıkartıyorlar. Karşı ponton ile gireceğiniz boşluk arasında bazen tek bir tekne boyu yer kalıyor. Bir de yan rüzgar gelince tekneye hakim olmak zorlanıyor. Tek denemede sokamazsanız, yandaki teknenin üzerine düşüp, daha da beteri tonozuna takılıp içinden çıkılmaz bir durumda kalabiliyorsunuz.
Neyse, bu sefer de tek atımda tutturuyoruz. Temiz bir şekilde bağlanıyoruz. Önce tekneye hortum ile, sonra da kendimize duşlarda su tutuyoruz. Nymphe de, biz de parlıyoruz.
Sonra tekrar Parga'ya dönüyoruz! Yok, denizden değil. Bu sefer Güçlü'nün arabası ile.
Bir kaç gündür lise ve üniversite arkadaşım bir çiftle köşe kapmaca oynuyoruz. Biz Lakka'da iken onlar Parga'da imiş (ama geç öğrendik!). Bizim Parga'ya geçtiğimiz gün onlar Lefkas'a gittiler. Aslında niyetleri yoktu, ama Lefkas'ı feci kalabalık bulup geri dönüyorlar. Parga da kalabalık olduğu için önce anlamadık. Ama akşam Parga'da buldukları oteli görünce inanamadık. Kasabanın doğusundaki ufak koya bakan tamamen izole bir otel. Burayı baştan bırakıp Lefkas'a gitmek hataymış zaten. Biz de sabah ayrıldığımız Parga'ya bu sefer araba ile ulaşıp Melis ve Buğra, kardeş ve arkadaşları ile keyifli bir akşam yemeği yiyoruz.
{Perşembe}
Ben yola erken çıkmayı tercih edenlerdenim. Güçlü ve Çiğdem'in öyle bir dertleri yok. Sabah beraber uyanıyoruz. Kahve keyfine paralel çantalarını hazırlıyorlar. Onları arabaya taşıdıkdan sonra bir de market seferi yapmakta ısrarcı oluyorlar. Ama sürpriz! Büyük marketler kapalı. Bugün önemli bir bayramları ve resmi tatil olduğunu biliyoruz ama marketlerin kapalı olacağını düşünmemiştik açıkçası! Açık bir bakkal irisi buluyoruz. En azından ağır malzemeyi araba ile alıyoruz. Uzo, süt vs... Kafamızda iki kategoride alışveriş var. Birincisi önümüzdeki yaklaşık on günlük alarga dönemi. İkincisi daha uzun vadeli. Yunanistan'dan sonra bulamayacağımız, ya da pahalıya gelecek şeyleri buradan biraz stoklayacağız. Başta uzo ve zeytinyağı.
Tekneye dönüp Güçlüleri yolcu ediyoruz. Kahvaltı ettikten sonra ufak tefek birikmiş işlere girişiyoruz.
{Cuma}
Bugünkü planımız son alışverilleri tamamlayıp Preveze'den ayrılmak. Ama güldürmek için bana planlarından bahset demiş birileri...
Önce, dün geceden yarım kalan motor işini tamalayabilmek için cins bir anahtar aramak için nalburları dolaşıyorum. Somunun biri zor yerde ve şimdiden kafasını bozmuş durumdayım. Düz lokma bile girmiyor. Mafsallılardan arıyorum. Yok. Farklı bir iki aletle denedim, ama daha kötüye gidiyor. Egzos dirseğini sökmeye çalışmamın sebebi, eşanjör çıkışı ile egzos arasındaki ufak kauçuk dirseği geri takabilmek. Acayip dar bir alan bırakmışlar. Somundan vazgeçip, kauçuğa abanıyorum. İttir, kaktır yerine oturuyor. Somun problemini bu sayede öteliyorum.
Rengin bu arada bir tur daha alışveriş yapıyor. Sonra beraber çıkış işlemleir için liman başkanlığına gidiyoruz. İşlemleri başlatıp bizi pasaport kontrolü için bildiğin polis karakoluna gönderiyorlar. Normal limanlarda bu iş feribot iskelesine yakın bir yerde yapılır, ama Preveze uluslarası feribot hattında yer almıyor. Karakol 20 dakika yürüyüş mesafesinde. Eyvallah. Ama! Karakola gidince ilginç bir süpriz bizi bekliyor. Bu işten sorumlu polis yok, vardiyası gece 21 sabah 6 arası. Tek bir memur mu var bu işi yapan? Yok, iki tane. Ama öbürü de yıllık izinde! Tartışacak pek birşey yok. Çıkışımız yarına kaldı. Dönerken limana uğrayıp gece açık olduklarını teyid ediyoruz.
Bozulmuş moralimizi bir Yunan adetimiz olan dondurulmuş yoğurt ile düzeltiyoruz. Sonra da akşama kadar keyif yapyoruz. Yeni işe bulaşmak yassah!
Akşam 21:00'da karakoldayız. Belli ki burada işlem yapan çok az. Pasaportlara vuracağı damgayı dolaptan orjinal kutusu içinde çıkartıyor, parmak izi cihazını çalıştırmak için epey uğraşıyor. Sonra liman başkanlığı. Bu sefer de nöbetteki memur, gündüz başlayıp yarım kalmış işlem yüzünden sinirleniyor. Gündüz çalışanlarını arayıp fırça kayıyor. Neyse, gerekli gereksiz bir sürü fotokopi çekip işlemi bitiriyor. Bir tek transit logu gümrüğe vermek kaldı. Onu da sabah veririz.
Nah veririz! Kapı duvar. Cumartesi çalışmıyormuş beyefendiler. Liman başkanlığına dönüyorum. Burda da tek bir nöbetçi var. Önce bana ne, işin gümrükle diyor. Dünkü tüm süreci anlatıyorum. Acıyor halimize. Tamam bırak buraya transit logu. Bir şekilde gider gümrüğe diyor. Bırakıyoruz. (Daha önce çıkış yaptığımız neredeyse tüm adalarda liman başkanlığı transit logu alıp kendileri göndermişti.)
Nihayet Nymphe'ye dönüp son hazırlıkları da yapıp limandan ayrılıyoruz.
Geolocation
38.961032, 20.756666
 
Add new comment