2020 sonbaharında Kanaryalar’a inmeden önce Cebelitarık geçişi için bir süre İspanya’nın güneyinde Motril’de vakit geçirmiştik. O sırada Granada’yı gezme imkanımız olmuştu. Hem El Hamra, hem de şehir biz çok etkilemişti. Ama geçiş için uygun hava gelince Endülüs Bölgesinin Sevilla, Malaga gibi yerlerini, bu kelimeden hiç hoşlanmasak da “Artık olursa bir daha ki seferlere…” deyip pas geçmek durumunda kalmıştık. Tecrübemiz bize genelde bu “Bir daha ki sefere…” temennisinin genelde pek tutmayan bir niyet olduğunu gösterse de bu sefer şans bizden yana galiba. Lagos Sevilla arası yaklaşık 270 km. Arabayı bir haftalık kiralamıştık. Lagos ve çevresine iki-üç gün hayli hayli yetecek. Bu durumda hazır altımızda araba varken İspanya’ya geçmek mantıklı geldi. Önden küçük bir hazırlıkla (airbnb, aktiviteler için on-line biletler, rezervasyonlar, vb) düşüyoruz yola. Yol rahat. Sınır Guadiana Nehri ile çizilmiş, dolayısıyla sınırdan köprü üzerinde geçiyorsunuz. İspanya girişinde herhangi bir kontrol yok, ama karşı tarafta Portekiz girişinde kontrol nedeni ile araba kuyruğu oluşmuş. Rahat bir yolculuktan sonra Sevilla’ya ulaşıyoruz. Evimiz eski şehirde, arabayı parkedip daracık sokalara dalıyoruz. Şehre daha ilk anda kanımız kaynıyor. Evet methini duymuştuk ama bu kadarını beklemiyorduk açıkçası. Şehir sizi içine alıp bambaşka bir zamana götürüyor. Evler, daracık sokaklar, küçük meydanlar… Eşyaları bırakıp sokaklara atıyoruz kendimizi. Aslında buralar için önerilen mevsimler ilkbahar ve Eylül sonrası. Bu sezon cehennem sıcağı. İlk heves bir tur atıp karnımızı hafif bir tapasla doyurduktan sonra dönüyoruz eve. Klimayı kökleyip akşam serinliği biraz çökene kadar siesta moduna geçiyoruz.
İkinci gün program yoğun. İlk önce kraliyet sarayı olan Alcazar’ı ve bahçesini geziyoruz. Neyse ki sabah ilk ziyaret saati olan 9.30 'a almışız biletleri, yoksa dünkü öğle sıcağını düşünürsek gün ortasında gezilmez buralar. Saray gayet haşmetli ama tavus kuşları, çiçekleri, havuzları ile bahçe daha çok ilgimizi çekiyor bizim. Stratejik düşünüp öğle vakti serin olur diye katedral biletimizi de öğle ortasına alıyoruz tam. Sevilla Katedrali Avrupa’nın üçüncü büyük gotik katedrali olarak geçiyor. Aslında ilk cami olarak inşaa edilmiş sonradan kiliseye dönüştürülmüş. Her dönemde bişeyler eklemişler, hakikaten büyük. Evet, öğle vakti katedrali gezmek fena fikir değilmiş, ama çan kulesine tırmanmak o kadar da iyi bir fikir olmayabilir! Ama buraya kadar gelmişken de şehrin simgelerinden olan La Giralda’ya çıkmamak olmaz. Neyse ki merdiven değil, rampa çıkışı. Yukarıdan tüm şehri görebiliyorsunuz kuş bakışı. Katedrali de tavaf ettikten sonra kendimizi eve atıyoruz direkt. Yok, bu şehirde klimasız ve günde üç vakit duşsuz yaşanmaz! Eski şehrin sokaklarının da neden o kadar dar yapıldığını anlayabiliyorsunuz bu sıcağı görünce. Daracık güneş ışığı almayan sokaklar ve sokaklardan tasarruf edilen yerlere yapılmış avlulu çok güzel evler. Sevilla yaklaşık 500 yıl Mağriplilerin yönetiminde kalmış bir şehir. Mimarisinde o dönemin ve coğrafyanın etkilerini hissetmemek mümkün değil. Granada’yı gezerken kovid nedeni ile flamenko gösterisine gidememiştik. Ama buralara kadar bir daha gelmişken bu sefer pas geçmek olmazdı. Akşama da güzel bir flamenko şovuna katılıyoruz. Gün yoğun geçiyor ama gün ortası mecburi siesta nedeniyle enerjimiz yerinde neyse ki:)
Bu mevsimlerde burada olacaklara tavsiyemiz; sabah çok erken daha sıcak ve kalabalık bastırmadan şehri gezmek, öğleni klimalı ortamlarda geçirmek, akşam tekrar kendini dışarılara atmak. Biz iki gün de sabah sekiz civarı atıyoruz kendimizi sokaklara. Hakikaten verimli hareket. İkinci gün yine şehrin önemli simgelerinden Plaza de Espana’ya gidiyoruz. Burası nispeten yeni, 1920’lerde inşaa edilmiş bir meydan. Mimarisi ile ünlü. Çok beğeniyoruz. Meydan şehrin biraz daha kuzey tarafında parklarla dolu bir bölgede. Biraz da park turu yaptıktan sonra artık Sevilla’dan ayrılma vakti geliyor. Ama nokta değil virgül kullanacağız çünkü o kadar sevdik ki bu kıyılarda olduğumuz sürece bu şehre bir kez daha gelmeye niyetliyiz. Sıcaklar bittikten sonra tabii!
Dönüşte şanslıyız, gelirken Portekiz sınırında gördüğümüz kontrol, dolayısıyla araba sırası yok. Yine rahat bir yolculuk oluyor. Dönüşte daha sonra tekne ile gelmeye niyetlendiğimiz Olhao’ya gidip kısa bir ön keşif yapıyoruz. Akşam teknedeyiz. Sevilla sıcağından sonra Lagos’un rüzgarlı akşamı iyi geliyor.
Geolocation
37.38311640105, -5.9902954101562
 
Add new comment