21 Mayıs'da Santa Maria Adasına döndük. Nymphe karada, tam bıraktığımız gibi duruyordu. Nem alıcı işe yaramış, içeride hiç küf kokusu yoktu. Normalde "iyi" dediğimiz durumda bile açıktaki çamaşırları filan bir tur yıkama ihtiyacı olur. Bu sefer ona bile gerek olmayacak. Sağını solunu kontrol ediyoruz. Herşey yolunda gibi. Motorun ve şanzımanın yağını kontrol ediyoruz. Bir de karinada zehirli olarak kullandığımız copper coat'u aktive etmek için sert bir süngerle "zımparalıyoruz". Diğer tüm işleri denize indirdikten sonra rahat rahat yapacağız.
Geldiğimizin ikinci günü bizi denize indiriyorlar. Motor sorunsuz çalışıyor, zaten karadayken bi yoklamıştım. Fakat vinç havuzundan çıkmaya kalktığımızda, şanzıman vitese geçmiyor. Neyse ki tüm halatlarımızı bırakmadan fark ediyoruz ve hava da çok kuvvetli değil. Sanırım alışıklar böyle durumlara. Uzunca halatlar bağlayıp, Nymphe'i mazot iskelesinin öbür tarafındaki resepsiyon pontonuna çekip bağlıyoruz.
İlk tahminimiz vites kolundan şanzımana giden telin koptuğu yönünde. Elimde yedeği var, hemen hallederiz düşüncesindeyim. Ama dümen pedestalindeki kapakları söktüğümüzde, sorunun vites kolunun kendisinde olduğunu görüyoruz. Telin bağlandığı plastik parça kırılmış. Marinadaki teknik servis yedek parçayı Portekiz'deki tedarikçiden bulup kargolatıyor. Tabii ki araya yine bayramları filan giriyor, parçanın gelip değişmesi bir haftayı buluyor. Biz de bu arada boş durmuyoruz. Motor bakımı dahil Nymphe'i seyire hazır hale getiriyoruz.
Bu arada hoş bir süpriz, Madeiras'da tanışıp epey hoş vakit geçirdiğimiz Franz ile karşılaşıyoruz. Funchal'da alargada covid sonuçlarını beklerken, botu ile tüm tekneleri dolaşıp "Ben aşılıyım, markete gidiyorum, birşeye ihtiyacınız var mı" diyen Hollandalı. Bu sefer eşi de teknede. Limanda başka Hollandalı tekneler de var. Hemen bir kaynaşma yaşanıyor. Neredeyse her akşam marinadaki barda buluşuluyor. Havanın nispeten düzgün olduğu bir akşam marinanın yanında mangal partisi düzenliyoruz. Geçen sene her hafta bir-iki tane yapılıyordu, biz misafir gidiyorduk. Bu sene marinanın en kıdemlisi biziz, organizasyon bize düşüyor.
Tabii Aideen ve Peter'la da hasret gideriyoruz. Başta adanın öbür tarafındaki evlerindeler ve misafirleri var. Sonradan onlar da marinadaki teknelerine taşınıyorlar (evi abnb olarak işletiyorlar.) Arabaları ile adayı gezip ufak yürüyüşler yapıyoruz beraber.
Ve bir yandan havayı kollamaya başlıyoruz. Amacımız Portekiz anakaraya, güneydeki Lagos'a geçmek. 900 millik bir yol. Normalde iki ayrı hava sistemine maruz kalınan, ve yolun önemli bir kısmında motor kullanılan bir rota. Fakat şansımıza acayip havalar geçiyor. Bir alçak basınç arkasından öbürü... Franz "kandırıldık, nerede bu meşhur Azore Yüksek Basınç Sistemi !" diye dolaşıyor. Marinadakilerin çoğu 50 mil mesafedeki Ponta Delgada'ya gitmek istiyor, ama onlar bile kafayı çıkartamıyor. Neyse ki sohbet muhabbet yerinde.
Daha burada çok vakit geçiririz de, garip bir sorun var. Orkalar! 4-5 yıldır teknelere saldırıp dümenlerini kıran vahşi orkalar bu dönemde Cebelitarık'ın ağzındalar. Yerleri belli, dışına çıkmıyorlar. Haziran sonuna doğru kuzeye doğru tırmanmaya başlayacaklar. O zaman öngörülmeleri çok daha zor oluyor. O dönemden önce kendimizi sığ sulara atmak istiyoruz.
Bir yandan da Esen (Durmaz) ile iletişimdeyiz. Okyanus geçişi için bize katılmak istiyor. Ama çıkış tarihimiz kesin olmadan gelmesi anlamlı değil, sonuçta çalışan adam. Buraya uçak bağlantıları de her gün ideal değil. Neyse, iki-üç ertelemeden sonra 9 Haziran Cuma için uygun, düzgün bir hava belirince, Perşembe günü atlayıp geliyor Esen. Akşam ancak araba ile küçük bir ada turu attırabiliyoruz. Tabii Esen'in gelişi psikolojik olarak bizi çok rahatlatıyor. Üç kişiye çıkınca vardiya düzeni bir anda çok rahatlıyor, neredeyse iş olmaktan çıkıyor.
Cuma sabahı çok erken çıkmak gibi bir derdimiz yok. Bir yandan kahvaltı edip, bir yandan Ponta Delgada yolcularını geçiriyoruz. 8:30'da Aideen ve Peter'a veda edip bize iki senedir ev sahipliği yapan bu güzel adadan ayrılıyoruz.
Add new comment