Ajaccio'ya yaklaşıyoruz. Buraların büyük şehri. Hem şehri, hem de araba kiralayarak adanın içlerini gezmek için bir süre marinasında kalmaya niyetliyiz. Önümüzdeki günlerdeki hava durumuna baktıkça Cumartesi günü girmek mantıklı gözüküyor. Programda önce sıkı bir yağmur, arkasından da rüzgarlı günler var.

Ama öncesinde bir günümüz daha var. Yol üstünde Cala d'Orzu koyunu hedefliyoruz. Bugün beklenen rüzgarlara da korunaklı gözüküyor.

Yine yeşil bir vadinin önünde güzel bir plaj, pırıl pırıl bir su... Rahatsız edici jetskiler de yok. Ya mevsimleri geçiyor, ya da menzilleri

davamı...


Çarşamba gece ve Perşembe boyunca sıkı yağış ve ortanca rüzgar öngörülüyor. Rüzgar da bir o yönden bir bu yönden esecek. En makulu Porto Pollo kasabası önündeki tonoz alanı sanki. Aralarda kasabaya da çıkarız, keyifli gözüküyor.

Çarşamba sabah keyifleri ve biraz da iş güç sonrası geçiyoruz. Zaten 5 mil mesafede. Tonoz alanı bayağı geniş. İyi organize olmuş kasaba. Yüzme alanları işaretli. Su sporcularının limana ve kumsala ulaşacakları şeritler belli. Onun dışındaki alan da yanaşık nizam tonoz doldurulmuş. Ciddi bir kapasite var, epey de boşta tonoz. Akşam işletmeci ile konuştuğumda

davamı...


İki haftadır sürekli koylardayız. Alışveriş ve yürüyüşler için karaya çıkıyoruz, ama biraz şeher gezesimiz de vardı. Propriano değilmiş! İkmal yapmak için iyi de, keyif yeri değil.

Salı öğlen tekneye döner dönmez demir alıp körfezin girişindeki Campomoro kasabası önündeki koya geçiyoruz. Kasaba deyince yanlış anlaşılabilir, dağınık düzen köy. Orman içinde, denizden görüntü çok hoş.

Büyük bir koy, ama son zamanlarda alıştıklarımıza göre biraz derin. Sığ bölge yüzme şamandıraları ile ayrılmış. 14 metre derinliğe demir atıp, 55 metre kadar demir döşüyoruz. 10-12 knot esiyor, ama

davamı...


2 Eylül Pazartesi sabahı yakınımızdaki Propriano'ya geçip önüne demir atıyoruz. Öncekilere göre bir çıt daha büyük bir kasaba bu. Niyetimiz önce bi botla inip biraz dolaşmak. Hoşumuza giderse marinasına girip 2-3 gün kalırız.

Büyükçe bir liman. Her gün ana karaya gidip gelen devasa feribotlar şehri gölgeliyor. Marina da büyükçe. Ama kasaba çok sevimli değil. Belki vaktinde taş binaları ile çok hoş bir liman köyüydü. Ama turizm çok vahşi girmiş. Yeni binalar zevksiz. Eski taş binalar korunmuş, ama özellikle giriş katları zevksiz bir şekilde dükkan ve restoran haline getirilmiş.

davamı...


Adanın batı yakası koy koy devam ediyor. Roccapina'dan çıktıktan sonra bir kaç tanesini pas geçip Tizzano kasabasının önündeki koya geliyoruz. Kasaba dediysek, koya bakan yamaçlara yeşillikler içine dağınık nizam yayılmış sevimli evler. Üç gündür Rocapina'da internetimiz çuvaldı. İkimizin de kendimizi oyalayacak meşguliyetleri var ve çok da bağımlı olmadığımızı düşünüyoruz ama insan hakikaten internetin ne kadar elimiz ayağımız haline geldiğini internetsiz kalınca anlıyormuş! En basitinden düzgün iletişim, hava durumu kontrolü, önümüzdeki günleri planlama, ufak tefek iş, güç... Burası da

davamı...


Korsika'daki ilk durağımız Calderolla'da fazla durmadan ayrılıyoruz. Alışverişi halletmek için girmiştik. Körfezin suyu vs çok sevimli değil. Bir de havalimanına son yaklaşma rotası. Tepemizden geçen uçak sayısı şaşırtıyor. (Korsika'da 4-5 tane daha havalimanı var!)

Hedeflediğimiz ilk koy zaten 7-8 mil mesafede. Arada daha bir çok demir atılabilecek koy var, ama hepsinde durmaya kalksak bitmez bu ada!

Bölgenin popüler plajlarından biri. Hem karadan gelenlerle plaj, hem tekneyle gelenlerle deniz gün boyu oldukça hareketli. Anlaşılır da... Pırıl pırıl bir deniz, dipte bembeyaz

davamı...


Korsika'ya 40 millik geçiş çok rahat oluyor. Rüzgar öğlene doğru oturacağı için sabah acele etmeden sallana sallana çıkıyoruz. Adanın gölgesinden çıkınca geniş apaz rüzgarla neredeyse hiç trim bile yapmadan keyifli bir şekilde Korsika'ya ulaşıyoruz.

Korsika'ya yaklaşırken seyir halindeki tekne sayısı bizi şaşırtıyor. Haftaya okullar açılacak. Herhalde son hafta yoğunluğudur diyoruz. Pazardan itibaren rahatlama umuyoruz.

Karaya son bir kaç yüz metre ortam daha da çılgın, onlarca kite surf, normal surf ve bir de elinde minik bir delta kanat ile gitmeye çalışanlar. Çok da hızlılar

davamı...


Asinara adasının en kuzeyindeki yerleşim yeri. 

Yerleşim yeri bile demek iddialı. Vaktinde hallice bir kasabaymış, ama artık çoğu döküntü durumda. Gece iyice belli oluyor. Işık olan 3 bina var; Hostel olarak çalışan bina, basit bir restoran ve adanın meşhur heykeltraşının evi.

Kasabanın espirisi, tepe noktasında bulunan eski hapishane. 1990'lara kadar kullanılıyormuş, bugün müze. Mahkumların odaları, kullandıkları malzemeler, yazdıkları mektuplar sergileniyor. Revirdeki tıbbi malzeme özellikle dikkat çekici. Bir de heykeltraşın sergisi var. Tek parça ağaç parçalarından

davamı...


Sert havayı Stintino'da geçirdikten sonra Piana adasına dönüyoruz. Bu sefer güneyinde kalmaya niyetliyiz. Ama yolda gözümüz adanın meşhur koyuna taklıyor. Çok kalabalık oluyor diye düşünmüyorduk bile, ama anlaşılan saat daha erken, çok az tekne var. Uygun bir yere demir atma fırsatını yakalayınca hemen yerleşiyoruz. Bir kaç saat sonra koy doluyor, ama akşam yine boşalıyor.

Aslında yeni sayfa açmayıp önceki Piana adası sayfasına ekleme yapacaktık, ama gece acayip bir dolunay var. Sırf onun fotoğrafları için değer.

Bu adacıkları çok sevdik. Muazzam turkuaz bir deniz var. O kadar

davamı...


Oldukça maceralı bir giriş sürecinden sonra marinaya girip rahatça bağlanıyoruz. Stintino oldukça turistik ama küçük ve sevimli bir İtalyan kasabası. Bizim marina kasabanın hemen girişinde, kasaba merkezine ulaşmak için batıya doğru uzanan daracık koyu çepeçevre yürümeniz gerekiyor. çok değil 15-20 dakikalık, keyifli bir yürüyüş ama hava sıcak oldu mu can sıkıcı bir yol olabilir. O nedenle marina, kasabaya shuttle çalıştırıyor. Etrafımız oldukça hareketli. Sabahları çevredeki koylara seferler düzenleyen ticari tekneler için hemen önümüzde insan sıraları oluşuyor. Akşamları da onların dönüş

davamı...