Aslında planımız Limeni’ye burnumuzu uzatıp hoşumuza giderse bir kaç saat geçirmekti. Bu kadar sevimli bir yer beklemiyorduk açıkçası. Hal böyle olunca geceyi de Limeni’de geçirmeye dolayısıyla sabah yine erken yola düşmeye karar verdik. 

Sabah 5.15 gibi demir aldık. Hedefimiz Mora Yarımadasının batısındaki Methani kasabası. Yaklaşık 36 mil mesafe. Bu saatlerde rüzgar neredeyse

davamı...


Diros'da mağara dönüşü hemen demir aldık. Botu yerine çekmedik bile. 3.5 mil meafedeki Limani koyuna geçtik. Kasabanın önüne demir attık. Burada da balıkçı tonozları var ve aşağı yine örümcek ağı. Bunların dışına atmak gerekiyor. Mecburen 12 metre derinliğe attık. Koyda bizim dışımızda iki tane tekne vardı, birisi biz girerken çıktı zaten. Bir de rengarenk balıkçı kayıkları. Mora Yarımadasının batısına ilerledikçe gördüğümüz yelkenli tekne sayısı epey azaldı. Diros'da mağaradaki

davamı...


Bu sabah 4.30 gibi yola düştük. 74 mil yolumuz var.

Bazılarına bu kadar erken yola düşmek zor geliyor. Biz seviyoruz. İki kişi olduğumuz için zaten biri uyumaya devam edebiliyor. Yolda da nöbetleşe kestiriyoruz. Erken yola çıkınca hedefe oldukça makul bir saatte varılıyor. Bağlanıp biraz dinlendikten sonra kasabayı gezmeye bayağı vakit kalıyor. Küçük yerleri, arabayla gidilecek bir yer yoksa, aynı gün gezmiş oluyoruz. 

Bugün de benzer şekilde 14 saat yol yaptık. Tamamı motorla. Bir ara rüzgar tam

davamı...


Öğlenleri iyice kuvvetlenen ve kafadan alacağımız güneyli rüzgarda dayak yememek için bugün de dünkü gibi gün doğmadan yola düştük. Hava artık 6.00’dan önce aydınlanıyor, gün doğumu ise 6.00 civarı gerçekleşiyor. Yelken keyfi yok ama motorla da olsa bu saatlerde seyrin ayrı bir tadı var. Etrafta biz ve bir kaç balıkçı dışında hiçbir hareket yok, huzurlu bir sakinlik içinde Nymphe durgun suyun üzerinde kayarcasına ilerliyor. Bugün hedef Mora Yarımadasının doğu kıyısında yer alan Monemvaisa

davamı...


Sabah 5:15'de kalkıp 5:25'de halatları çözdük. Bu körfeze her gün öğleden itibaren güneyden rüzgar giriyor. Hava raporları göstermese de bazı günler şiddetini epey arttırabiliyor. Dayak yememek için erken çıkıp yolun çoğunu motorla katetmeye niyetliyiz.

Kalktığımızda daha alacakaranlık bile değildi. Ama liman bölgesi sokak ışıkları sayesinde epey aydınlıktı. Sorunsuz bir şekilde demir alıp yola çıkıyoruz. Limandan çıktıktan kısa bir süre sonra  güneş doğuyor zaten.

davamı...



Sabah 7.30 gibi ayaktayız. Bugün planımız Navplion’un 24 km kuzeyinde yer alan Mycenae antik kentini gezmek, geri kalan zamanı da teknede ve kasabada geçirmek. Dün otobüs tarifesini inceledik ve durağı tespit ettik. Taksi opsiyonu da mümkün,  otobüs durağının hemen yanında isteyen için. Saat 10.00 otobüsü ile yola düştük. Otobüs rahat, ama direkt antik kente gitmiyor, bildiğiniz halk otobüsü, aradaki yerleşim yerlerine  giriyor, yolcu indirip

davamı...


Sabah kahve ve deniz keyfinin arkasından demir alalım dedik. Hedefimiz Navplion. Mora yarımadasının önemli tarihi noktalarından biri. Biraz vakit geçirmek istiyoruz.

Demiri alalım dedik, ama demir bizimle aynı düşünmüyormuş! Takıldığı büyük bir naylonun da etkisiyle tam yukarı alırken zincir son baklasından koptu ve çapamız denize düştü.

8 mm'lik zincir nasıl kopar diye düşünüyorsunuzdur. Anlatayım; Bizim çapa Ultra marka. Acayip performanslı birşey. Ağırlık dengesini sağlamak için üretici paslanmaz

davamı...


Sabah keyif kahvemizi içerken liman hareketlendi. Yanımızdaki iki teknenin önüne bir motoryat ikinci sıra olarak yanaşmıştı. Öbür tarafımıza da bir katamaran aynı şeyi yapmaya kalkmış. Ama zamanlama çok yanlış. Herkesin demir alacağı saat. Zaten ortalık fena karıştı. Sanırım çapalar da karıştı, biri suya dalmak zorunda kaldı. Onlar toparlanıp çıkınca çaprazımızdaki motoryat da gitti. Yanımızdaki İsviçreliler fırsattan istifade kaçalım dediler. Biz de takip ettik.

Hydra kanalında rüzgar tam arkadan esiyordu.

davamı...


Eşekler ve deniz taksilerin adası.

Çöp kamyoncukları dışında araç yok. Marketler bile yüklerini eşek veya çekçekler ile taşıyor. Elektrikli bisiklet ve üç tekerlekli cambazlıklarına da kaçmamışlar.

Kikladların sonlarından bu yana bazı ortak özellikler daim olsa da uğradığımız her ada farklı bir karakterde. Hydra, limanı sahne olarak gören üç tepecik üzerine anfitiyatro gibi bir yerleşime sahip. Daha önceki adalarda görmediğimiz kadar taş yapı var bu adada. Beyaz evler ile çok güzel bir görüntü oluşturuyorlar

davamı...


Bu sabah kahvaltı için  yeni fırınımızı  denedik. Peynirli börek var menüde. Börek dediysek dondurulmuşlardan, ama performansından memnunuz. Kahvaltı sonrası saat 11.00 civarı çıktık limandan. Yoğun bir kanal trafiği var, ama çok keyifli bir geçiş. Bir tarafımızda Poros Town, diğer tarafta Galatas. Boğazı düşünüyoruz ikimiz de, korunabilseydi bunun bir boy büyüğü olabilirdi.

Kanaldan çıkınca Hydra’ya kadar olan mesafe yaklaşık 6-7

davamı...